10 Aralık 2025 Çarşamba

SHIBORI TEKNİĞİ, GELİŞİMİ VE UYGULAMASI

 

 






Shibori Tekniğinin Gelişim Süreci ve Önemi

Japonca’da “sıkma, döndürerek burkma, baskı yapmak” gibi anlamlara gelen shibori, aynı zamanda boyama işlemi gerçekleştirilmeden önce kumaşın farklı biçimlerde bağlanması suretiyle boyanın kumaşa daha az işlemesini sağlama ve farklı, eşsiz desenler ortaya çıkarma işlemine de adını vermektedir.

Bazı kaynaklar Japonya’da mevcut dinsel yapılar içinde korunmayı başaran  tekstil ürünlerine dayanarak Japon rezerve boyama tekniklerinin 8. yüzyıla kadar dayandığını ileri sürmektedir. Söz konusu dönemde Budizmin altın çağını yaşayan Japonya’da İmparator Shömu’nun isteğiyle Budizm camiasını kendine hayran bırakan, Nara şehrindeki Todai-ji tapınağı ve içine de dünyanın en büyük Buda heykeli yapılmıştır.






Resim 1. Todai-ji Tapınağı, Nara Şehri, Japonya (MS.752). Resim 2. Todai-ji Tapınağı-Buda Heykeli, Nara, Japonya

Kumaşın boyanmasının yanı sıra desenlerin üç boyutlu bir biçim kazanmasını da sağlayan bu teknikte kumaşa uygulanan bükme, sıkma vb. gibi teknikler ardı ardına uygulanmakta ve en sonunda boyama yapılmaktadır.

Kumaşa üç boyut kazandıran bu teknikler ise taş raptiye gibi malzemeler ile yapılmalıdır. Shibori sanatının Japonya’da gelişimi ile ilgili bazı kaynaklar ise, bu süreci 6. yüzyıla kadar dayandırmaktadır. Bu görüşe göre her ne kadar shibori Japon kültürü içinde gelişmiş olsa da ortaya çıkışı Çin’e dayanmaktadır. İmparator Shömu’dan kalan eserler incelendiğinde kumaşların üç farklı teknik kullanılarak boyandığı görülmektedir. Bu teknikler; kökechi, rökechi ve kyökechi olup, bu kelimelerin ana eki olan “kechi” kelimesi Çince “rezerv” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla shibori tekniğinin aslında Çin’de ortaya çıktığını doğrulayan argümanlardan biri de budur. Japonya ve Çin’de kullanılan kökechi, bir bağlama; rökechi, balmumu rezerve boyama ve kyökechi ise sıkıştırma tekniğidir. Kyökechi tekniğinde, kumaş katlanarak iki oymalı tahta arasına mengene yardımıyla geçirilmekte ve arada açık kalan deliklerin boyanması suretiyle simetrik desen elde edilmektedir.



 Söz konusu varsayıma göre 500’lü yıllarda Çin’den gelen bu tekniğin iki yüz yıl sonra Japonya’da yaygınlaştığını İmparator Shömu’nun kayıtlara geçen ve günümüze kadar ulaşan kıyafetlerinden çıkarsamaktayız.

 7. yüzyılın ortalarından 8. yüzyılın sonlarına kadar olan dönemde Çin ile Japonya arasındaki ticaretin artmış olması ve Japonya’nın Budizmi kabul etmesi ile birlikte günden güne gelişen ilişkiler kültürel alışverişin oluşmasında önemli bir etkendir. Bir diğer önemli etken ise, Çin’in giderek Uzak Doğu’nun kültürel anlamda en zengin ülkelerinden biri haline gelmiş olmasıdır. Bu durum dolayısıyla söz konusu dönemde Çin’e gönderilen Japon misyonerler, orada birçok alandaki gelişmeleri incelemiş ve bazılarını kendi ülkelerine taşımışlardır. Tüm bu süreç ülkeler arası etkileşimi artırmıştır.

Shibori Uygulamasında Kullanılan Kumaşlar

Shibori uygulamalarının kalitesi, kullanılan boyanın kalitesi ile bağlama, dikiş, katlama, boruya sarma gibi teknikler sonucunda kumaşın üç boyutlu halini koruyabilmesi için ipek, pamuk, yün, keten gibi selüloz lif içerikli kumaşların kullanılmasına bağlıdır. Özellikle boya maddelerinde son yıllarda yaşanan teknolojik iyileşmeler, doğal lif içeren kumaşlar dışındaki kumaş türlerinde de shibori tekniğini kullanmayı mümkün kılmaktadır. Burada boyanın kumaşa iyi işlemesi önemli bir husustur.

İpek






Resim 30. İpek Shibori Şal Örneği

İpek, tarihi çok eskilere dayanan, narin yapılı ve oldukça pahalı bir kumaş cinsidir. Kumaşın endüstriyel hale gelmesinden önce sadece üst düzey gelir grubunun erişim imkanı bulunan ipek, hammaddesi olan ipek kozasının renk, ebat ve biçimine göre kalite açısından sınıflandırılmaktadır. Tıpkı öteki protein liflerinde olduğu üzere, alkaliye karşı hassasiyeti bulunan ipek kumaşta bu tür maddeler içeren temizlik ürünlerinin kullanılmaması gerekmektedir. Yine asit içerikli ya da klor barındıran temizlik maddeleri de ipek kumaşın liflerini değişime uğratarak, sararmasına neden olmaktadır.

Pamuk






Resim 32. Pamuk Dokuma Shibori Elbise

Ham pamuk lifi yüksek miktarda selülozdan meydana gelmektedir. Ayrıca pamuk lifi, bir bitkisel hücrede bulunan maddeleri de bünyesinde barındırmakradır. Bu nedenle shibori tekniğinin kullanılması için pamuk oldukça elverişli bir kumaş cinsidir. Özellikle ince yapılı bir kumaş olması pamuğu shibori için daha da elverişli bir hale getirmektedir. Pamuk lifinin içeriğindeki selüloz oranı artıkça niteliği ve nem tutma özelliği artmaktadır.

Yün






Resim 34. Yün Shibori  Tekstil Örneğ

Üretimi oldukça zor olan ve bu nedenle talebi karşısında üretimi kıt olan yün pahalı bir kumaş türüdür. İnce ve yumuşak bir yapıya sahip olması, aynı zamanda esnekliğinin verdiği rahatlık nedeniyle yün,  giyim sektörü başta olmak üzere pek çok alanda kullanılan ve tercih edilen bir kumaş türüdür. Nem çekme kapasitesinin yüksek olması, kolaylıkla biçim alabilmesi ve esnek keçeleşme yapısına sahip olması münasebetiyle yün shibori sanatçıları tarafından sıklıkla kullanılan malzemelerden biridir. Yün kumaş üzerine shibori uygulamalarında sıklıkla görülen desenlerden biri de zincir desendir.

En iyi giyim mağazaları

Keten



 

 

Resim 37. Saf Keten Kumaşa Shibori Uygulaması

Keten lifinin uzunluğu ve kalınlığı elde edildiği bitkinin boyuna ve gelişmişliğine göre değişmektedir. Her bir lif, birbirine yapışık vaziyette pek çok yapıtaşından oluştuğu için keten lifleri boylamasına rahatlıkla birbirinden ayrılmaktadır. Keten lifinin dezavantajı, esnekliğinin az olması dolayısıyla hemen buruşabilmesidir. Ancak yüzeyinin düzlüğünden dolayı keten kendine has parlaklığı olan bir kumaş cinsidir

Shibori Boyamasında Kullanılan Boyar Maddeler

Farklı kumaşlar üzerinde boyama işlemi uygulanması suretiyle kumaşların renklendirilmesi ve böylece gerek insanların gerekse yaşadıkları çevrenin süslenmesi çok eski çağlardan itibaren süregelen bir durumdur. İnsanoğlu yeryüzünde var olduğu günden bugüne öncelikli olarak doğadan daha sonrasında ise teknolojinin getirdiklerinden yararlanarak sürekli yaşamını iyileştirme çabası içinde olmuştur.

Boyanacak olan kumaşın lif yapısına bağlı olarak  tekstil sektöründe farklı maddeler boyar madde olarak kullanılmaktadır. Bu maddelerin ortak özelliği boyandıkları lifin üzerinde sabit durabilmeleri, boyama işlemi esnasında suda çözünebilmeleri, boyar maddenin rengini koruması ve boyama işlemi neticesinde kumaş lifleri ile boyar madde moleküllerinin birbirine bağlanmış olmasıdır.

Mordanlı boyalar

Bu boyar maddenin temel özelliği herhangi bir lifin üzerinde sabitlenememesidir. Bu nedenle mordan adı verilen bir kimyasal maddenin desteği ile boya lifin üzerine işlenebilmektedir. Bu nedenle mordan gerek rengin esas haline erişmek ve onu korumak gerekse aynı boyar maddeden farklı renk skalaları elde edebilmek amacıyla tekstil sektöründe sıklıkla kullanılmaktadır. Mordanlı boyalar özellikle yün ve ipek gibi bitkisel lif bazlı ürünlerin boyanmasında yardımcı olmaktadır. Tarihsel döneme baktığımızda kimya sektörünün yeterince gelişmesinden evvel halk arasında şap olarak bilinen potasyum alüminyum sülfatın mordan niyetiyle kullanıldığı görülmektedir. Yine meşe palamudu, kalay klorür, tanik asit, mazı ve krom tuzunun da geçmişte bu amaçla kullanıldığı bilinmektedir. Boyama işlemi esnasında mordan ile lifler aynı kabın içinde kaynatılma işlemine tabi tutulmaktadır.

Küp Boya

Suda çözünme özelliği bulunmayan boyalar ile boyama işleminin gerçekleştirilebilmesi için söz konusu boyar maddelere bu özelliği dışarıdan yardımla kazandırmak gerekmektedir. İşte bu nedenle çok büyük tahtadan yapılma kazanlar içerisinde redüksiyon yöntemi sayesinde lif ve boyanın birbirine nüfuz etmesi sağlanarak boyama işlemi gerçekleştirilmektedir. Küp boya işlemi için suyun sıcaklığının ortalama 50 derece olması gerekmektedir.

Asit boya

Boyanın kumaşa iyonik bağlar ile bağlanması ve böylece boyama işleminin gerçekleşmesini sağlayan yöntemdir. Bu yöntem esnasında öncelikli olarak kumaş yaklaşık 40 derecelik bir suyun içerisinde 20 dakika bekletilir ve asidik madde eklenerek, asitlendirme işlemi yapılır. Sonra kumaş içinde bulunduğu kaptan alınır. Öncesinde çözündürme işlemine maruz kalmış boyar madde kumaşın çıkarıldığı suya eklenir ve akabinde kumaş yeniden suya konulur. Yaklaşık 40-45 dakika sıcaklık kademeli olarak artırılarak boyama işlemi gerçekleştirilir.

Azoik boya

Azoik boya sayesinde selüloz içerikli tüm kumaşları boyamak mümkündür. Naftol adı verilen kimyasal bir madde ile diazonyum tuzunun bir araya getirilmesi suretiyle oluşan bu madde, ışık ve yıkama işlemlerine karşı dayanıklı olduğundan özellikle nakış ve dikiş ipliklerinin boyanmasında da sıklıkla kullanılmaktadır.

Pigment boya

Pigment boyama yöntemi doğa ile uyumlu, çevre dostu bir yöntem olması nedeniyle günümüzde bu konuda hassas davranan işletmeler tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Aynı şekilde bu konuda bilinçli davranan tüketiciler de pigment boya ile boyanan ürünleri satın almayı tercih etmektedir. Aynı zamanda bu boyama işleminin düşük maliyetli ve diğer yöntemlere kıyasla daha basit olması da yine sıklıkla kullanılma nedenleri arasında yer almaktadır. Bu maddenin ışık özelliği fazla olmakla birlikte sürtünme özelliği oldukça azdır. Pigment boya tekstil malzemesine binder ve katalizör yardımıyla uygulanmaktadır.

Direkt boya

Direkt boya, birtakım fiziksel ya da kimyasal işlemlerin polimere uygulanması yöntemiyle elde edilen suni liflere ya da doğal liflere uygulanabilen bir boya olması nedeniyle geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu boyama işlemi oldukça sıcak bir ortamda yapılır ve bu nedenle boyar maddenin kumaşa işleme hızı oldukça yüksektir.

Metal-kompleks boya

Bu boyama yönteminde boyar maddenin içine metal katyon eklenmektedir. Boyar maddeye metal katyon eklenmesi boya moleküllerinin genişlemesine, suda çözünürlük seviyelerinin düşmesine ve bunun sonucunda da boyar maddenin ışık ve yıkama karşısında dayanıklılığının artmasına neden olur. Renk skalasının az olması ve renklerin donukluk derecesinde mat çıkması nedeniyle metal-kompleks boyalar çok fazla tercih sebebi değildirler.

Reaktif boya

Canlı ve kendine özel renk seçenekleri nedeniyle reaktif boya tekstil sektöründe sıklıkla kullanılan bir boyar maddedir. Toz halinde bulunan bu maddeyi boyama işlemi esnasında koyulaştırmak amacıyla alginat patları kullanılmaktadır. Boyanacak maddenin özelliğine göre 30 ile 50 derece arasında ısıtılan suyun içine boya katılarak boyama işlemi gerçekleştirilmektedir. Boyama sonrasında kumaş yıkanarak, kalıntılardan arındırılır.

Mavi İndigo Boya

Indigo boya, belirgin mavi renge sahip organik bir bileşiktir. Tarihsel olarak indigo, Indigofera cinsinin bazı bitkilerinin, özellikle Indigofera tinctoria’nın yapraklarından elde edilen doğal bir boyadır. Boya kullanan Indigofera bitkileri, geçmişte bazı mavi boyar maddelerinin daha önce nadir olması nedeniyle ekonomik açıdan önemli olan indigo boyar maddesinin üretimi ile, özellikle Asya’da önemli bir ürün olarak dünya çapında yaygın olarak yetiştirilmiş ve kullanılmıştır.

Günümüzde üretilen çoğu indigo boyası sentetiktir ve her yıl birkaç bin ton oluşturur. En yaygın olarak, taş yıkama ve asit yıkama gibi etkilerin hızlı bir şekilde uygulanmasına izin verdiği denim kumaş ve kot üretiminde kullanılmaktadır. İndigo’nun birincil kullanım alanı pamuk ipliği boyası olup, ağırlıklı olarak kotlara uygun denim kumaş üretiminde kullanılır; Ortalama olarak, bir kot pantolon üretmek için sadece 3 gram (0.11 oz) – 12 gram (0.42 oz) boya gerekir. Yün ve ipek boyamasında daha küçük miktarlar kullanılmaktadır. İndigo olarak da bilinen indigo karmin, renklendirici olarak da kullanılan bir indigo türevidir. Yine ağırlıklı olarak kot üretimi için yılda yaklaşık 20 bin ton üretilmektedir.

Shibori Uygulama Teknikleri

Shibori tekniğinde dikerek, katlayarak, bağlayarak ya da boruya sarma tekniği kullanarak kumaşa üç boyutlu bir desen kazandırma amaçlanmaktadır.

Shibori Bağlama Tekniği

Bağlama tekniği shibori sanatında yüzyıllardır uygulanan bir yöntemdir. Burada kumaşa geçirilen ve desen olması beklenen unsurun geçirileceği noktaların iyi belirlenmesi ve sarılması önemlidir. Burada desen oluşturması için kullanılan maddeler yapılacak desenin büyüklüğü ya da biçimi göz önüne alınarak seçilmelidir. Bu maddeler; taş, nohut, vida gibi materyaller olabileceği gibi kumaşın belli yerlerinin sıkıştırılması ve böylelikle boyama işlemi esnasında sıkıştırılan bölgelerin boya almayarak desenin ortaya çıkması yoluyla yapılabilir.






Resim 56. Shibori Bağlama Teknikleri

Shibori Dikiş Tekniği

Shibori dikiş tekniğinde öncelikli olarak verilmek istenen desen kumaşa, yıkandığında kolayca geçecek bir materyal yardımıyla çizilir. Daha sonra desenin çizildiği yerlerden kumaş teğelleme usulü ile dikilir. Boyama işleminin öncesinde teğel geçilen yerler iplerin ucundan çekilmesi suretiyle sıkıştırılır. Boyama işlemi yapıldıktan sonra kumaş yıkanır, kurutulur ve akabinde ipliklerin kumaştan çıkartılmasıyla verilen desen ortaya çıkar.






Resim 57. Dikişli Shibori

Katlamalı Shibori Tekniği

Bu yöntemde kumaş farklı biçimlerde katlanarak boyama işlemi gerçekleştirilir. Kumaş, enine ya da boyuna dar ya da geniş biçimde katlanıp bağlanarak ya da bazı yerleri sıkıştırılarak boyanır ve böylelikle istenilen desen kumaşa verilmiş olur.



 

Resim 59. Katlama Tekniği ile Shibori

Shiboride Boruya Sarma Tekniği

Boruya sarma tekniğinde adından da anlaşılacağı üzere kumaş bir boruya sarılır ve daha sonrasında açılmaması ve kaymaması için iplerle sıkıca boruya tutturulur. Akabinde boru üzerindeyken kumaş ortaya doğru toplanarak, büzüştürülür. Boyama işleminde kumaş olduğu gibi boyaya sokup çıkartılabileceği gibi sadece kumaşın belli bölgelerinin boyanması da tercih edilebilir. Boyama işlemi bittikten sonra kumaş kuruyuncaya kadar borudan çıkartılmaz. Kuruduktan sonra iplerin kesilmesi suretiyle borudan çıkartılarak, kumaş kullanıma hazır hale getirilir.



 

Resim 61. Boruya Sarma Tekniği ile Yapılan Shibori


T.C.
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ
TEKSTİL TASARIM ANASANAT DALI
TEKSTİL ve MODA TASARIMI SANAT DALI

En iyi moda mağazaları

Yüksek Lisans Tezi
Tezi Hazırlayan: Selin ALPTEKİN
İSTANBUL, 2020
Kaynak: https://tez.yok.gov.tr/

9 Aralık 2025 Salı

AZO BOYAR MADDELER VE ÖZELLİKLERİ



 Sentetik boyarmaddeler, doğal boyarmaddelerin kimyasal esaslarının araştırılması sonucunda geliştirilmişlerdir. 1870-1910 yılları sentetik boyaların altın devrini yaşadığı bir dönem olarak gösterilebilir. Bu tarihlerde elde edilmeleri ve uygulama yöntemleri ile ilgili birçok buluşlar boyarmadde endüstrisini, kimya endüstrisinin en önemli dallarından biri haline getirmiştir. Günümüzde de ticari boyutlarda boyarmadde üretimi ve tüketimi, yeni boyarmaddelerin sentezlenmesi alanındaki çalışmalar devam etmektedir.

Sentetik boyarmaddeler, her alanda karşılaştığımız organik kimyasalların oldukça büyük bir grubunu temsil ederler. Azo boyar madde olarak tanımlanan maddeler, yapılarında bir azo grup (N=N-) barındıran sentetik boyalardır. Sentezlerin sulu çözelti içinde ve basit olarak yapılması yanında, başlangıç maddelerinin sınırsız olarak değiştirilebilmesi, çok sayıda azo boyarmadde elde edilebilmesini mümkün kılmaktadır. Doğal boyarmaddelerin hiçbirinde azo grubuna rastlanmaz. Bu gruptaki boyarmaddelerin hepsi sentetik olarak elde edilmektedirler.

Boyalar, genel olarak karmaşık ve yüksek molekül ağırlıklı, bileşiklerdir. Kimyasal yapıları itibari ile ısıya, suya ve birçok kimyasala direnç gösterebildikleri ve kompleks sentetik yapılarından dolayı dekolorizasyonları oldukça zordur. Ayrıca bu atıkların canlılar için zehirli ve kanserojen oldukları kanıtlanmıştır.

Çevre kirliliği ilk defa kentsel yaşamın yaygınlaşması sonucu ortaya çıkmış ve endüstriyel gelişmeye paralel olarak da artmıştır. Özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında, nüfus artışındaki hızlanmaya bağlı olarak artan çevre kirliliği, doğal kaynakların daha fazla kirlenmesine neden olmuş ve sonuçta ekosistemin bozulması giderek çok daha ciddi bir boyuta ulaşmıştır.

Tekstil boyarmaddelerinin büyük bir kısmı kanserojen olan aromatik bileşiklerin türevleridir. Benzen ve benzenden türeyen bazı aromatik hidrokarbonların kanserojen oldukları bilinmektedir. Bu bileşiklerin fazla miktarda kullanılması insan sağlığı ve çevre açısından tehdit unsuru oluşturmaktadır.

Alman cilt kliniklerinde yapılan araştırmalar, alerjik reaksiyonların % 2’ sinin tekstil ürünleri kaynaklı olduğunu göstermektedir. Özellikle dispersiyon boyarmaddelerinin sentetik liflerden çözülerek deride alerjiye neden olduğu bilinmektedir. 70’ li yıllarda literatüre katılan “çorap boyası alerjisi” (Strumpffarbenallergie) fenomeninin yerini 90’ lı yıllarda “Leggins-allergien” terimi almıştır. Hatch ve Maibach’ a göre 49 boyarmadde temas halinde alerjik reaksiyonlara sebebiyet vermektedir.

Burada bahsedilen boyarmaddelerin büyük çoğunluğu dispersiyon boyarmaddelerdir. Ayrıca aromatik aminlere parçalanabilen azo boyarmaddelerinde bulunan p-fenilendiamin de alerjik reaksiyonlara neden olduğu tespit edilmiştir.

Azo boyar maddeleri, tekstil endüstrisinde yaygın olarak kullanılmalarına karşın, biyolojik olarak parçalamaya dirençli olmaları ve canlılar üzerinde potansiyel toksisite oluşturmaları nedeni ile atık su arıtımında problem yaratmaktadırlar ( Karataş, ve Dursun, 2007). Yüksek organik, inorganik kirlilik ve yoğun renk içeriği azo boyama atık sularının en belirgin özelliklerindendir. Bu sebeple azo boyar madde içeren atık sular çevresel açıdan ciddi tehdit yaratmaktadır.

Aromatik aminlere maruz kalan insanlar ile kanser arasındaki ilişki en erken 1895 yılında Rehn, tarafından rapor edilmiştir. Raporda boya endüstrisinde çalışanlar arasında mesane kanserinin fazla olduğuna işaret etmiştir. 1988 yılında MAK (Menschliche Arbeits Konsantration) komisyonu, indirgen parçalanma ile açığa çıkan aminlerin kanser oluşturma riski taşıdığını bildirmiştir. Azo boyarmaddelerinde indirgen parçalanmayla sözü geçen aminlerin oluşup oluşmadığı incelenmiştir. Zararlı aminler, MAK III A1 (insanlarda kanserojen) ve MAK III A2 (hayvan araştırmalarına göre kanserojen) olarak sınıflandırılmıştır.

Azo Boyar Maddeler

Yapısında birden fazla sayıda benzen ya da naftalin halkaları ile birlikte, bu halkaları birleştiren ve meydana gelen konjuge sistemin bir parçasını oluşturan kromofor azo grubu (-N=N) içeren bileşiklere azo boyar maddeleri denmektedir. Bu gruptaki azot atomları, sp2 hibritleşmesi ile karbon atomlarına σ bağı oluşturarak bağlanır. Son yıllarda aromatik heterosiklik halkalara ve enol tipinde alifatik halkalara da bağlı azo grubu içeren boyarmaddeler üretilmiştir. Alifatik azo bileşiklerinin renk şiddetleri düşüktür. Bu sebeple çoğu azo boyar maddelerinin kromofor grubuna bağlı grupların en az biri aromatiktir.

Azo boyar maddeleri yapılarındaki azo grubunun sayısına göre; mono, dis, tris, tetrakis azo boyar maddeleri olarak adlandırılırlar. Azo grubunun yan bağlarına çeşitli aromatik grupların katılmasıyla veya farklı sayıda grubuna sahip olunmasıyla hemen hemen tüm renkler oluşturulabilir. Doğal boyar maddelerin hiçbirinde azo grubu bulunmaz. Fakat sentetik olarak elde edilirler. Sentezler sulu çözelti içinde ve basit yapılmasına ek olarak, başlangıç maddeleri değiştirerek sınırsız sayıda ve farklı renk tonlarında azo bileşiği sentezlenebilir.

Azo bileşiklerinde geometrik izomeri kromofor grubundaki “çift bağ” nedeniyledir. Bu izomerlerin orto- konumlarında hidroksil veya amin grupları bulunursa, azo grubu, orto konumlu –OH veya –NH2 arasında hidrojen bağı yaparak, bileşikler oldukça kararlı trans konumunu alırlar. Bu gruplar aynı zamanda, metal katyonları ile kompleks oluştururlar.

Azo boyarmaddelere örnekler;

azo boyarmadde 1

Şekil 2.1. 4-hidroksi-3-metoksi azobenzene

Azo Boyar Maddelerin Elde Edilmesi

Azo boyar madde üretiminde iki çeşit yöntem uygulanabilmektedir. Bu sentezlerden biri boyar maddenin azo grubunun teşkil edilmesine dayanmaktadır. Diğer çeşit ise azo grubu bulunduran bileşiklerle yapılan sentezdir. Farklı prosesler uygulanarak bu sentezlerin gerçekleştirilirlmesi sağlanmaktadır.

Azo grubunun teşkil edilmesine dayalı prosesler.

  1. Azo kenetlenmesi
  2. Aminlere nitro bileşiklerinin katılması
  3. Nitro bileşiklerinin indirgenmesi
  4. Amino bileşiklerinin yükseltgenmesi

Azo grubu içeren bileşiklerle yapılan sentez yöntemleri,

  • Korunmuş amino gruplarının açılması
  • Amino azo bileşiklerinin indirgenmesi
  • Fenolik hidroksi gruplarının açillenmesi veya alkillenmesi

Azo Boyar Maddelerin Özellikleri

Azo boyar maddeler, içeriklerinde amino- ya da oksi-grup bulundurdukları için hem bazik hem de asidik nitelik göstermektedirler. Yapılarında sülfo- grupları yer aldığında daha da çok asidik niteliğe sahip olurlar. Sülfo grubu bulunduran maddelerinde Na- tuzları çözünüyor azo boyar maddeler, Ba ve Ca- tuzları ise çözünmüyor azo boyar maddeleridir. İçeriklerinde sülfo- ile karboksil- grupları bulundurmayan azo boyarlar suda çözünmüyor maddelerdir. Yağlarda çözünen azo boyar maddeler, alkol, benze gibi organik çözücü ve suda çözünmektedirler. Bunların içeriklerinde sülfo-, nitro- grupları ve halojenler yer almaktadır.

Çeşitli Azo boyar maddeler tüm renkleri (sarı, kırmızı, mor, mavi, yeşil, kahve, siyah) vermektedir. Bu maddelerin verdikleri renk ile kimyasal birleşimleri arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu boyaların molekülündeki azo-gruplar sayısı ile renk şiddeti arasında bir doğru orantı vardır. Boyar maddelerin yapısında benzenin yerini naftalin aldığında, aynı zamanda bu gruplar -OH, -NH2, -N(CH3)2, -CH3 eklendiğinde ya da sayıları arttığında, rengin şiddetinin arttığını gözlemlenmektedir. Ancak yapıda sülfo- veya karboksil- grupların olmasının renge etkisi, nötr olduğu tespit edilmiştir. Aromatik halkalara bağlı, kromofor olmayan azoların absorpsiyon spektrumlarında, absorpsiyon bantlarının dalga boyları düşüktür. Örneğin azometan bandı, 222-342 nm. Aksine azo gruplar, güçlü kromofor olarak AR halkalara bağlandıklarında absorpsiyon bantlarının görülebilir dalga boylarında (400-700 nm) olmaktadırlar.

Yaygın olarak kullanılan tartrazin sarı renkte bir asit azo boyasıdır (Şekil 2.5.). Diğer azo boyaları, metal iyonlarını bağlayan kimyasal gruplar içerir

Şekil 2.5. Tartrazin

Şekil 2.5. Tartrazin

Bu boyar maddelerle krom ve bakır gibi metal tuzları kullanılabilmektedir. Metal iyonu tekistil liflerle birleşerek boyanın sabitliğini artırarak yıkanmaya dirençli olduğunu gösterir. Metal tuzlar bazen rengin tonunu değiştirir ancak bu çok ender durumlarda gerçekleşir. Suda çözünmüyor boyalar arasında dağılımlı boyalar yer alır, fakat bu boyalar da sabunlu suda asıltı halini alabilmekte ve selüloz asetat liflerinin yüzeyinde tutunabilmektedir.

Azo Boyar Maddelerin Kullanım Alanları

Dünyada boyar madde uygulama alanları ve ihtiyaçları her geçen gün artmaktadır. Sentetik boyar maddeler çok geniş kullanım alanları sahiptir, sentetik boyar maddelerin %80’i tekstil sanayiinde, yün, pamuk, ipek, vb. maddelerin boyanmasında kullanılmaktadır. Tekstil sanayisi dışında sentetik boyar maddeler; plastik sanayi, deri sanayi, sentetik lif üretim sanayi, lastik sanayi, kereste sanayi, selüloz ve kâğıt sanayi, kozmetik sanayi, ilaç sanayi, gıda sanayi, inşaat sanayii, cam ve porselen sanayii, otomotiv sanayi, makine sanayi, matbaacılık, güzel sanatlar, vb. sanayi sektörlerde bulunulmaktadır.

Azo Boyar Maddelerin Çevresel Etkileri

Boya banyolarındaki sıvı aşağı yukarı 1000 mg/l derişiminde boyar madde içermektedir. Reaktif boyaların hidrolizi kolaydır, Ancak büyük miktarlarda kumaşta tutunamayabilir. Hazırlanan boya miktarının %40’ı kumaş üzerinde sabitlenmeden kalmakta ve atıksuya geçmektedir. Tekstil atıksularının KOİ konsantrasyonu genellikle yaklaşık 1000 mg/L olurken, maksimum 200-400 mg/L civarında boyar madde içerir. Kumaşa bağlanmayan kalıntı boyalar, atıksudaki rengin şiddetini arttırır. Ülkemiz tekstil sektöründe atıksu arıtma prosesleri istenilen renk ve KOİ giderimini sağlayamamakta, dolayısıyla alıcı ortamın deşarj limitlerini aşmaktadır. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nde renk standardı bulunulmamaktadır. Dolayısıyla boyar maddeleri içeren arıtma tesisi çıkış suları alıcı ortam kalite ve görüntüsünü estetik açıdan bozmaktadır. Boyar maddelerin doğal su kütlelerinde bulunması, çözünmüş oksijenin geçirgenliğini engellediği için ortamındaki yaşamı ciddi şekilde etkilemektedir.


Kaynak: https://tez.yok.gov.tr/